Allegorie der Gesetzgebung, Österreichisches Parlament, Foto: Anna Konrath

Hukuk Devleti 

Avusturya demokratik bir hukuk devletidir. Bir hukuk devletinde devlet ve vatandaşları adaletli bir hukuk düzeni kapsamında yaşayabilir ve çalışabilirler (mesela devlet, idare, mahkeme, polis koruması vs.). Devlet vatandaşları sadece kanuni hakların sınırlarında hukuka uygun davranmalıdırlar. Hukuk devleti devletin gücünü sınırlandırır ve kanun dışı olan davranışları cezalandırır.  

Hukuk Devletinin tarihi 

Hukuk devletinin uzun bir geçmişi vardır. 16ıncı yüzyılda birçok prens ve kral otoriteleri siyasi güçlerini çoğaltmaya başlamışlardır. Amaçları sınırsız ve kesinlikle hakimiyet kazanmak olmuştur. Bu tarz hükümete ‚saltçılık‘ denir.   

İngiltere vatandaşları bu gelişimi önlemek istemişlerdir ve önemli iki düşüncenin altını çizmişlerdir: 

  • Tek bir kral, yani sadece bir şahış, yada bir grup insan büyük ve farklı bir insan grubunu kontrol edibilir mi? 
  • Bir kaç insan beraberce doğru kararları verebilirler mi? 

Her iki sorunun yanıtı ‚Hayır‘ dır. Bir kral her ne kadar zeki ve bilgin olsa bile, kraliyet sınırlarından dışında olup bitenin tümünden haberdar olamaz. Kimse kral ve hizmetkarlarının her an zeki ve adaletli karar kılabileceklerinin garantisini veremez. İnsanoğlu tutku, kibir ve taraf tutmak gibi karakterleri taşır ve bundan dolayı bilinçsiz davranabilir ve baskıda yapabilir.  

Kanuni Hakkın Gücü 

Bu iki soruya doğru yanıt hukuki devlettir. Bireysel temel insan hakları kanun koyucu tarafından belirlenmişdir ve hukuki kanunlar tarafından kontrol edilmektedir. Bir birey diğer bireyin üzerinde hükümdarlık kazanmış ise, bu hükümdarlık kanunlar tarafından sınırlandırılmalıdır. Yasallık ilkesi, günümüzde yasaların anayasaya uygunluğunu da kapsamaktadır ve idarenin yalnızca yasalara değil genel hukuk kurallarına da bağlı olmasını öngörür. Hak, insanların ya da insan topluluklarının çeşitli ihtiyaçlarının karşılanması için dile getirdikleri isteklerinin hukuki bir yol ile düzenlenerek güvenceye bağlanmasıdır. 

Hak nedir? 

„Hak“ (bkz. Eşit haklar) insani ilişkileri düzenleyen bir prensiptir. Devlet sınırları içinde yaşayan her şahıs, devletin kanuni haklarını yerine getirmelidir çünkü hukuk bağlayıcıdır. Hak, “Hukuk düzeni tarafından tanınan bir irade kudretidir.” Yani “bir şahıs başka birine kendi iradesini kabul ettirebildiği, onu bu iradeye göre harekete zorlayabildiği” takdirde hak sahibidir. Hukuğun geçerli olması için yargı denetimine açık olması gereklidir.  

Devletin tekel gücü  

Hukuk devletinde adaletli bir hukuk düzeni vardır ve devlet içinde geçerli olan tüm kanuni hak ve özgürlükleri içerir bu düzen. Anayasa tarafından hak kazanmış şahıslar yasa koyucudurlar. Yasa koyucular arasında Parlamento bulunmaktadır (bkz. Demokrasi). Yasanın uygulanması sadece devlet tarafından ve devletin yetkilendirdiği şahıslar tarafınden gerçekleştirilebilir ve buna devletin tekel gücü denir. Sadece devlet mahkemeleri hakkın ne olduğunu belirleyebilirler. Hiçbir şahıs kendi hak ve gücünü istediği gibi uygulayamaz. Devletin bu tekel gücü vatandaşların barışsal bir ortamda yaşamasını sağlar. Her vatandaş yasaların var olduğu ve yerine getirildiği bir ortamda yaşamak ister. Hiç kimse, fikirlerini tehdit ve şiddetle uygulamak isteyen insanlar ve gruplardan korkmamalıdır.  

Demokratik hukuk devleti  

Demokratik bir hukuk devletinde vatandaşlar yasalara uygun yaşamalıdırlar. Yasa dendiğinde hem yasa koyucu (bkz. Devlet yapısı) hemde devlet halkının imkanları kısıtlıdır  demektir (bkz. Demokrasi). Hukuk Devleti, insan haklarına saygı gösteren, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren bir hukuk düzenini yasa değişiminde göz önünde bulundurmalıdır. Siyasi konuşmalarda ‘halkın iradesinden’ yada halkın egemenliğinden söz edilmektedir. Egemen olmak koşulsuz ve sınırsız güce sahip olmak demektir, fakat demokratik bir anayasal devlette bu mümkün değildir. Demokratik bir devlette her güç sınırlandırılmış ve düzenleştirilmiştir.  

Yasallık prensipi 

Avusturya Cumhuriyet’inin kuruluş yılı olan 1918 yılında büyük etkisi olan bir idare düzeni vardı. Bu kuruluştan yıllar önce bağımsız mahkemeler bulunmaktaydı. Kuruluştan sonra idare ve yargı demokrasiyle bağlılık kurmak zorundaydı. Bu gelişimde en önemli noktalardan birisi idarede hiçbir tarz keyfi davranışın olmamasıydı. Avusturya devlet Anayasa’sında demokratik anayasal bir devletin nasıl şekil aldığı ve korunduğuna dair birçok yasa bulunmaktadır. Temel prensiplerden birisi yasallık ilkesidir. Bu ilke günümüzde yasaların anayasaya uygunluğunu da kapsar ve idarenin yalnızca yasalara değil genel hukuk kurallarına da bağlı olmasını öngörmektedir. Bu aynı zamanda idarenin hiçbir işlem ve eyleminin yargı denetimi dışında bırakılmaması gerektiğini içermektedir. 

Olağanüstü hal  

Anayasal devletin bazı devlet memurlarına karşı (devlet yada polis gibi) yüksek beklentileri bulunmaktadır. Bu şahıslar birçok kurallara uymalı ve kesin prosedür adımlarını koymalıdırlar. Hukuk üstünlüğü denilen bu gerçek devlet tarihinde sürekli sorgulanmıştır. Bir isyan, savaş veya terörist saldırı gibi özel durumda, başka kurallar uygulanmalıdır. Bu duruma ‚olağan üstü‘ denir.   

Demokratik anayasal bir devlette böyle durumlar için belirli yasalar bulunmaktadır. Avusturya’da bu yasalar çok sıkıdırlar. Savaş veyahut doğal afet vakkalarında geçerlilik kazanırlar. Cumhurbaşkanı ve yönetim kısa sürede yasaları değiştirebilirler, fakat insan ve temel haklara herzaman saygı gösterilmelidir.  

Sivil İtaatsizlik 

Demokratik anayasal bir devlettede yasalar ve kanunlar herzaman adeletli olmayabilirler. Kanunlar belirli insan gruplarını dışlayabilir veyahut dezavantajda bırakabilirler. Böyle bir yasanın değişimi için Parlamento‘da çoğunluluk elde edilmezse, vatandaşlar mahkemeye başvuruda bulunabilirler. Avusturya’da böyle bir durumda Anayasa Mahkemesi bazı yasaları kaldırmıştır: mesela cinsel seçimlerinden dolayı dışlanan şahıslar böylelikle hak kazanmışlardır. Amerika’da 1960’lı yıllarda afroamerikan vatandaşların dışlanmalarına rağmen Anayasa Mahkemesi böyle bir karar almamıştır. Bazı durumlarda mahkeme kararı uzun yıllar sürmektedir. Avusturya’da böyle uzun mahkeme kararını 1980’li yıllarda Tuna nehri yakalarında bir enerji santralının kuruluşunda yaşanmıştır.  

Devlet vatandaşları protesto dışında hangi hakka sahiptirler? Bazı vatandaşlar yasalara karşı gelmeyi bile göze alırlar. Böyle bir davranış sayesinde bir sinyal vermek istemektedirler!. Artık yeter demek isterler, sonuçta cezalandırılsalar bile. Böyle tarz bir davranışa ‚sivil itaatsizlik‘ denir. Bu itaatsizliğin önemi siyasete karşı verilen sinyal fonksiyonunda bulunmaktadır. Siyasetcilerin doğru ve adaletli kararları seçmeleri için verilen bir çabadır sivil itaatsizlik. Demokratik anayasal devlette bu davranış istisnadır ve iyi düzenlenmiş olarak açıklanmalıdır.